Kadının Yeniden Uyanışı: Dişil Enerji
Geçmişten bu güne kadınlık kavramı üzerinde bir çok değişiklik meydana geldi. En önemlisi feminizm adı altında kadın, kadınlığını ataerkil sisteme karşı kabul ettirmeye çalışırken bir nevi kadınlığını unutup erilleşti.
Kadın olarak var olmak için erkek gibi kadın mı olmak zorundayız? Kadınlık özelliklerimizle; yaratıcılığımızla, doğurganlığımızla, üreticiliğimizle, estetikliğimiz ve bilgeliğimizle de kadın olarak var olamaz mıyız?
Erillik ya da dişillikten illaki birinin baskın mı olması gerekli kabul görmek için? Belki kapitalist sistem içinde evet ancak kendi içimizde, özümüzde, mutlu olmaya çalıştığımız o yerde kocaman bir HAYIR!
Peki nedir bu dişil ve eril enerji?
Dişil enerji beynin sağ tarafına hakimdir ve yaratılıcılığı, doğurganlığı, estetiği, sezgileri ve duyguları sembolize eder. Bu enerji; özgürlükçüdür, baskıları ve kuralları sevmez, olanı olduğu gibi kabul etme eğilimindedir, üretkendir, alıcıdır(verileni sevgiyle kabul eder) sevgi dolu ve hoşgörülür, affedici ve uyumludur, insanın kendisini tanımasını ve kabul etmesini, kendisini sevmesini ve en önemlisi farkındalık ve bilgeliği temsil eder.
Eril enerji ise beynin sol tarafına hakimdir ve analiz etme, harekete geçme, yönlendirme, kural koyma, yargılama, ceza verme, akıl ve mantık yürütme, sorgulama gibi özellikleri bünyesinde barındırır. Eril enerji; savaşçı ve rekabetçidir, almaktan çok verme ve nüfuz etme odaklıdır.
Yin yang felsefesi de tam olarak erillik ve dişilliği sembozlize eder. Yin dişil enerjiyi, yang ise eril enerjiyi temsil eder ve bu çift kutup birbiriyle iç içe geçmiş bir bütün halindedir ve dengende bulunmaları gerekir. Peki toplumumuza baktığımızda sizce dengede mi?
En sonunda kadın dayanamadı yok sayılmaya. Ben de varım demek istedi bir zaman. Ancak bunu erkeğin ağzıyla, düşüncesiyle, erilliğiyle dile getirmeyi tercih etti. Erkek o kadar yüceydi ki, ancak erkek gibi olarak onaylatabilirdi kendini. Erkek gibi kadın derler ya, işte tam öyle.
Böylece kadın özünde var olan dişil enerjiyi baskılayarak eril enerjiyi yüceltti. Bir dengesizlik var etti kendi özünde. Artık o da yönetiyordu, yönlendiriyordu, sorguluyordu, yargılayıp ceza veriyordu. Artık o da savaşıp rekabet ediyordu.
Kadın elbette ki bunları yapabilirdi ancak bunları yaparken dişilliğini, dişil enerjisini baskılaması gerekir miydi?
Kadın sevgiyle kabul edendi ama artık almak, kabul etmek istemiyordu; sırf erkeğin verip kadının aldığı, sonrasında erkeğin veren, kazanan olarak kadının üzerinde kurduğu baskıya şahit olduğu için kabul etmek istemiyordu. Bu yüzden almayı bıraktı, o da vermeye başladı. Öyle verdi ki, kendi benliğini bile unuttu. Duygularını, sezgilerini, doğurganlığını, yaratıcılığını, estetiğini, onu o yapan ve ona muazzam yakışan bu güzel özelliklerini bastırdı içine.
Sonra ne mi oldu? Erkekler dünyasında koşturmaktan yoruldu, yıprandı, erilleşti, özünü unuttu, güçlü ama mutsuz oldu..
Dişil enerjimizi yeniden kazanmalıyız ve eril enerjimizle bir denge kurmasını sağlamalıyız. Bu konudan bahsederken aklıma Schopenhauer'ın kirpi hikayesi geldi: Hikayede soğuk havada bir kirpi topluluğu birbirine sokularak ısınmaya çalışır ancak dikenleri birbirlerine batınca uzaklaşırlar. Uzaklaşırlar ama bu sefer de üşümeye başlarlar ve tekrar bir araya gelirler, yine dikenleri birbirine batar. Böyle böyle, yakınlaşıp uzaklaşarak bir denge kurarlar ve birbirlerine zarar vermeden bir arada yaşamayı öğrenirler.
Sosyal hayatta ya da kendi içimizde birçok konuda da bunu yaşarız aslında. Dengeyi kurana kadar iki uçta gezinip dururuz ve sonunda tıpkı kirpiler gibi dengeyi buluruz. Bahsettiğim konuda da kadınlar olarak aynı şeyi yaşadık aslında. Yıllar içinde, toplumdan topluma değişmekle beraber, bir zaman dişil enerjimiz baskın oldu, bir zaman da eril enerjimiz. Belki çok eski zamanlarda dengedeydi ancak kültürel değişimler sonucu bizler de değiştik ve uçlara kaydık belki.
Şimdi tekrar dengeyi bulma, özümüze ulaşma ve kadınlığımızla mutlu olma vakti. Dengeye gelmek için dişil enerjimizi yükseltip eril enerjimizin seviyesine ulaştırmalıyız. Peki nasıl yapacağız?
Kendini Tanı
Dişil enerji kendini tanımayı, kendini ve diğerlerini olduğu gibi kabul edebilmeyi temsil ediyor demiştik. O halde ilk olarak kendimizi tanımaya çalışarak yola koyulacağız. Kendini tanıma yolculuğu çok uzun ve emek isteyen bir yolculuk. Bu yola başlangıç için makalelerimiz mevcut bakmak isterseniz:
https://www.openmindry.com/2023/02/kendi-ozumuze-ulasma-yolculugu.html
https://www.openmindry.com/2023/02/zihnimizdeki-seslerden-nasl.html
Bu arada bu makalelerin de devamı gelecek. Ne demiştik yol uzun :)
Sezgilerine ve Duygularına Kulak Ver
Dişil enerjinin sezgileri ve duyguları temsil ettiğinden bahsetmiştik. Bu sebeple sürekli akıl, mantık, analiz, sentez şeklinde işleyen zihnimizi bazı zamanlar susturup içimize dönmek orada neler oluyor gün içinde biraz bakmak dişil enerjiyi yükseltmek adına işe yarar bir yoldur. Elbette düşünmeyin, mantıksızca duygularınızın peşinden gidin demiyorum. :) Ne demiştik: Denge. Uzun süredir duygularımız ve sezgilerimizden uzaklaştığımız için denge bozulmuş, eril enerjiyi hakim konuma getirmiştik. Şimdi sezgilerimizi de işin içine katarak dengeye ulaşacağız.
Yaratıcı Yönüne Odaklan
Dişil enerji yaratıcıdır ve bu yönümüzü geliştirmek adına resim, müzik, dans, yazı(öykü, makale, deneme vb) yazmak gibi kendimizi yakın hissettiğimiz herhangi bir yaratıcı faaliyetle ilgilenebiliriz.
Unutmayın eril özellikleri temsil eden özelliklerde başarı elde etmek için bile yaratıcılık gereklidir. Yalnız zeka, analiz, sentez tek başına yeterli değildir. Hiç var olmayan, özgün işler yapabilmenin yolu yaratıcılıktan geçer ve bir kadın olarak bu sizde zaten mevcut yalnızca bastırdınız, onu tekrar uyandırın!
Bunu hissedebilmek için çeşitli olumlamalar, ibadetler veya meditasyon çalışmaları yapabiliriz. Unutma, bu zaten senin özünde mevcut, sen sevgiyle var oldun.
Bunu hissedebilmenin bir yolu da doğada vakit geçirmek. Doğadaki her şeyde sevgiyi bulabiliriz.
Bir çiçekle sohbet et mesela, bak ona, fark et onu, güzelliğini. Doğanın tüm vahşiliğine karşı kendiliğini bozmadan, kendinden fizyolojik olarak daha güçlü olan bir ağaca özenmeden, ince, zarif, kırılgan, bir o kadar da güzel, mis kokan doğasıyla var olabiliyor bir çiçek. Ağaç ondan daha güçlü, görkemli diye varlığını ona kabul ettirmek için özünde var olmayan bir yapıya bürünmeye çalışmıyor.
Doğada birçok örnek vardır bizim için. Doğada hiçbir şey olmadığı gibi davranmaz. Bir tek insan yapar bunu. Çünkü insanda zihin varlığı mevcuttur. İnsan düşünür, sorgular, fikirler üretir sonra o düşüncelerin içinde kaybeder kendini. Akıl çok düşünmek değildir, düşünceleri berraklaştırıp fark edebilme yeteneğidir. Bu da durarak, gözlemleyerek, içimize dönerek gerçekleşir.
Alıcı Yönünü Fark Et ve Harekete Geçir
Biliyorum, erkeklerin verip daha sonra kadının sahibiymiş gibi davranmasının verdiği baskılamayla alıcı yönümüzü kaybettik. Eskiden bu baskı sebebiyle erkeğe karşı mahcubiyet, güçsüzlük, bastırılmışlık hisleriyle erkeği tatmin etmek adına sürekli verici olan, almaktan çekinen, elindekiyle yetinen kadın; bugün erkeğin üzerinde baskı kuramaması ve kendi gücünü elde etmesinin verdiği özgüvenle kabul eden yönünü törpüledi hatta yok etti.
Artık dişil yönümüzle birlikte güçlü olma vakti! Artık sevgiyle kabul ederek de güçlü olabiliriz. Alma verme dengesini kurarak zihinsel ve duygusal bastırmalar olmadan dingin ve huzurlu bir yaşama adım atabiliriz.
Cilt ve vücut bakımı dişil enerjimizi yükselten etkenlerden biridir, aynı zamanda bedenimizi sevmemizi ve kendimizi değerli hissetmemizi sağlar.
Cildinizle, bedeninizle ilgilendiğiniz, bakım yaptığınız günlerle kendinizle hiç ilgilenmediğiniz günleri karşılaştırın hangisi daha iyi hissettirmişti?
Bir kadın olarak eril dünyada kabul görmek için bazen kendi kadınlık özelliklerimizi, isteklerimizi dahi yerebiliyoruz. Mesela her gün cilt bakımı yapan, kendine güzel kıyafetler almaya özen gösteren ya da makyaj yapan hemcinslerimiz hakkında olmadık düşüncelere kapılabiliyor ya da bunları dile getirebiliyoruz.
Erkeklerin de, erkekler dünyasında kabul görmek için hemcinslerini yeren kadınların da, fark etmesi gereken bir şey var ki; kadınlar erkekler için giyinmek, bakım ya da makyaj yapmak, saçını boyatmak, spor yapmak zorunda değil. Kadın kendi için yapar tüm bunları, dişil enerjinin getirdiği bir şeydir estetik. Kadın varoluşsal olarak estetik olan şeylerle ilgilenir, estetik olana yakındır. Bunun dış dünyayla hele ki karşı cinsle hiçbir alakası yoktur. Bu bile aslında erkeğin kadını kıskanması, baskılaması sonucu ortaya çıkmış bir düşünce sistemidir, öyle ki kadını bile bu düşünceye inandırmış ve alıştırmıştır.
"Ben makyaj sevmem, makyaj yapan kadın dikkat çekmeye çalışıyordur, sen öyle bir kadın mısın? Spor yapmana ne gerek var vücudun dikkat mi çeksin istiyorsun, kime göstereceksin? Hava kararınca kadının ne işi var sokakta, başına bir şey gelmesinden korkmuyor musun?" bu ve bunun gibi cümleleri kadınlar olarak çok duymuşuzdur ve her ne kadar artık sesimizi çıkarıyor olsak da bu cümleler o kadar işlemiştir ki beynimize güçlü duruşumuzu bile erkek kafasıyla yapmaya başlamışızdır. Erkek gibi giyinmeye, erkek gibi konuşmaya, erkek gibi düşünmeye başlamışızdır, sanki bir tek böyle güçlü olunurmuş gibi.
Umut verici bir sonla bitirmem gerekirse, ki inancım ve izlenimlerim de bu yönde, bu baskı kültürü yavaş yavaş kalkıyor, hatta erkekler de dişil taraflarını, dişil enerjilerini açığa çıkarabiliyor artık. Bildiğiniz gibi kadın üstünde var olan baskı kadar erkeğin de üzerinde bir baskı mevcut aslında. "Sen erkeksin, erkek adam ağlamaz, duygularını göstermez. Erkeksen hep güçlü olacaksın, dik duracaksın." gibi sözlerle de erkek üzerinde bir baskı kurulmuş bakarsanız ve belkide erkekler de biz kadınların duygularını göstermelerine karşı, duygularını açığa çıkarmaktan utanıp aciz kaldıkları için bizim bu yönlerimizi baskılamamıza neden olmuşlardır, kim bilir.
Hem dişil hem eril enerji üzerindeki bu baskı tam olarak nereden çıktı, kaynağı ne bilmiyorum. Tek bildiğim bu iki enerjinin, her iki cinste de var olduğu ve dengede bulunması gerektiği.
Bizi sevgi kurtaracak. Sevgiyle kalın.
Kadınlar günümüz kutlu olsun :)
Rumeysa Yıldız
2 comments
Muazzam bir yazı.
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için teşekkürler.
Sil